Herkesin olmasa bile bazı insanların aklına gelmiştir; ”Dünya’yı tek bir noktadan en dibe kadar kazsak ne olur?” bu sorunun yanıtını bu içerikte vermeyelim ama bu soruya benzer bir sorunun yanıtını verelim. Oak Adası’nın gizemi tarihe dayanıyor ve son derece geçmiş yıllardan beri devam eden ve bir türlü bulunamayan bir gizem.
1.
Oak meşe anlamına gelen bir kelime ve bugüne kadar adada çok az sayıda insan yaşadığı tahmin ediliyor. Hatta adada yaşayan ancak daha sonrasında çok eski yıllarda bu gizemli olay nedeniyle adadan ayrılanlar olduğu bile iddia ediliyor.
1795 yılında keşfedilen ada 16 yaşındaki Daniel McGinnis ve 2 arkadaşı ile birlikte adayı araştırmaya başlamaları ile gündem oldu. O yıllarda henüz teknoloji bu kadar gelişmemişti ve 16 yaşında olan bir insan o dönemde bugünün bu yaştaki gençlerinin çoğuna göre daha farklı aktiviteler ile kendisine vakit ayırıyor ve daha farklı konuları düşünüyordu. Instagram, internet ve benzer şeylerin olmadığı 200 yıldan daha uzun bir süre önce gençler doğa ile daha yakından ilgileniyor veya ilgilenmek zorunda kalıyorlardı.
Tekne ile adanın çok yakınından geçen Daniel McGinnis, 2 arkadaşı ile birlikte adada bir ağacın altının büyük bir şekilde kazıldığını ancak üzerinin kapatıldığını fark ederek hemen arkadaşları ile adada hazine olabileceğini düşündü. Orayı kim veya kimler neden kazmıştı? Bu soruya yanıt arayan 3 arkadaş daha sonrasında adada bir şeyler olduğunu düşündüler ancak bir yandan da korku duyuyorlardı. Chesterlı bir kadının annesi adada yaşayan ilk insanlardandı ve gençlere ada ile ilgili bazı bilgiler verdi.
Bu bilgiler gençlerin ada hakkında daha fazla meraklanmasına ve daha fazla araştırma yapma isteğine sebep olurken bölgede kimseden destek alamayan ve kazı çalışmalarına maddi ve manevi sorunlar nedeniyle başlayamayan gençler gün geçtikçe bu olay üzerinde daha çok durmaya başladılar.
2.
Bu kadın gençlere farklı bir anıdan söz ederek ”o bölgede garip ışıklar, farklı farklı olaylar” gördüklerini ve gençlerin dikkatli olması gerektiği konusunda uyarılarda bulunmuştu. O dönemde herhangi bir cinayet işlendiğinde bugün olduğu kadar hızlı bir şekilde tespit edilemiyor, korsanlar ve daha birçok farklı suç işleyen insanlar bu bölgede bulunuyor olabilirdi. Bir define araması sırasında kendilerinin fark edildiğini gören bir grup insan 3 genci öldürebilirdi bile…
30 yaşında kazıya başladılar
3 genç yıllar geçmesine rağmen bir türlü kazı çalışması yapamamıştı. 30 yaşına geldiklerinde ise zengin ve varlıklı olan Simeon Lynds isimli bir adamdan destek gördüler ve bu sayede 30 yaşında daha olgun yaşlarında kazı çalışmalarına başladılar. Kazı çalışmalarına başladılar başlamasına ancak bir yandan da adanın doğu bölgesini satın almaya başladılar. O dönemde daha fazla para kazanan 3 arkadaştan en büyüğü John Smith adayı giderek satın aldı ve sonunda 3 genç adanın doğu bölgesinin tamamını satın almıştılar. Bu sayede daha rahat bir şekilde kazı yapabiliyor ve kendi adalarında daha rahat hareket edebiliyorlar ve hem de güvenli bir liman elde ettiklerini düşünüyorlardı. Ne de olsa ada onlarındı.
İlk olarak 27 metre kazı yapan gençler hazine bulamadılar ancak kömür tabakası gibi şeyler bulabildiler.
3.
27. metreye gelene kadar hindistan cevizi lifi gibi değersiz şeyler bulundu ancak bunlar adada daha önce birilerinin yaşamış olabileceğini veya doğal olaylar olmuş olabileceğini gösteren gelişmeler olarak yorumlandı. Daha sonra en son 27. metreye kazma vurulduğunda ise bir taş bulundu ve üzerinde bazı yazılar yazılmıştı.
Kazdıkları alan daha sonrasında su dolduğu için kazma çalışmaları yarım kalan gençler daha sonrasında tekrar denemek istiyorlardı ve bu ada üzerinde aylarını harcamışlardı.
Adada ev bile yaptılar
John Smith adada taş ev yapmıştı ve çıkan bu taş parçasını adada yapılan taş eve götürmüştü.
Bir adam çıkan bu taşın ”10 adım aşağıda 2 milyon Sterlin” yazdığını iddia etti ve bu adam profesördü. Ancak daha sonrasında taş bulunamadı ve bulunduğunda üzerinde en sağ kısımda yazan yazının okunmadığı anlaşıldı. Orada ne yazdığı hiçbir zaman için bulunamayan bir sır olarak kaldı.
“The Money Pit” Türkçesi “Para Çukuru” adı verilen bu çukur su ile dolmasına rağmen 1 yıl sonra sular çekildiğinde kazma çalışmalarına 3 arkadaş tekrar başladılar. Arkadaşların ömürleri geçmişti ancak bu çukuru kazmaya devam etme isteklerine hiçbir zaman için ara vermemişlerdi.
Bugün düşündüğünüzde ‘o kadar uzun yıllar boyunca bu tür bir şey ile kim uğraşır?’ Diye düşünüyor insan.
4.
John Smith ve diğer arkadaşları 1 yıl sonra suların çekilmedi ile kazmayı denediler ancak su tekrar doldu ve buranın bir ‘bubi tuzağı’ olduğu iddia edildi. Bu ne demekti? Bunun anlamı çukurun bir tuzak olduğu ve su ne kadar boşalırsa boşalsın denizden hemen tekrar su doluyordu ve asla tam olarak kurumamıştı. 45 yıl boyunca kazı çalışması durdu ve arkadaşların artık tekrardan burayı kazmasının imkanı kalmamıştı.
Tüm yapılan çabalar boşa çıkmış ve asla bir sonuç elde edilememiş ancak bir umudun peşinden 3 insan sürüklenmişti.
Para Çukuru olarak adlandırılan bu çukurunu bir insan eli ile yapıldığı artık neredeyse kesindi ve bu çukuru yapanların bir şekilde burayı tuzakla doldurduğu kesin olarak bilinmese bile anlaşılmıştı.
Bu yer hakkında çok fazla iddia ortaya atıldı ve en büyük iddialardan bir tanesi de bu çukurun hazine ile dolu olduğu, ABD’liler, İngilizler veya farklı milletler tarafından nadir insanların bildiği bir hazine çukuru olduğu ve altında altınlar veya paralar ile dolu olduğuna olan inançtı. Açıl Susam Açıl! Diye bir seslendiğinizde asla açılmayan bir çukurdu burası.
1849’da altın bulundu!
1849 yılında The Truro Company isimli şirket buraya girerek teknolojik bir takım aletler ve çok sayıda insan ile kazı çalışmasına başladı. Kazı yapıldıkça metal levhalar ve benzer nesneler görüldü ancak şirket durmadan kazdı. Sonunda ise 2 sandık (fıçı) dolusu altın buldular. Altın zincir halkalarının olduğu görülmüştü ancak bu halkalar daha sonrasında bir anda ortadan kayboldu ve The Truro Company ve diğer kimseler daha sonra bu konuda hiçbir bilgi bulamadılar. O altın zincirlerin nereye gittiği konusu ise soru işaretleri yaratmıştı.
The Truro Company şirketi daha sonrasında paralel kazılar yapmayı denedi ancak yine su baskını oldu. Daha sonrasında anlaşıldı ki adanın yapay olarak bir sahil ile çevrelendiği ve her yeni paralel çukurda sahilden açılan noktalara su dolmasının mümkün olduğu ortaya çıkarıldı. Bunun insan eli ile uzun yıllar boyunca yapılan başarılı çalışmalar sonucunda yapılan bir tuzak olduğu artık biliniyordu. 2 sandıktan farklı bir şey olup olmadığı ise sürekli pes edilse de ara ara başlayan araştırmalar ile devam etti.
5.
Yaz aylarında özellikle yapılan çalışmalar kış aylarında duruyordu. Kış aylarında tekrardan su doluyor ve her zaman yeniden kazı çalışmaları tekrarlanmak zorunda kalıyordu. 1861, 1893 ve ve 1897’de yapılan tüm kazı çalışmaları su baskını nedeniyle tekrar tekrar soruna sebep oldu.
50 metreye indiler!
Şirket daha sonrasında yapılan kazı çalışmasında 50 metreye kadar indi ve burada karşılarına çıkan şey şirket çalışanlarını bile şok etmişti. Çimento kaplı yani insan eliyle yapılmış beton bir kaplama vardı.
50 metre sonra bu manzara herkesi şok etmiş olsa da daha fazla hayal kurmalarına ve daha fazla hazine olduğu konusunda inançlarının artmasına sebep olmuştu.
Matkap bu çimento üzerinde her döndüğünde koyun derisinden yapıldığı belirtilen “vi”, “ui” ve “wi” yazıları matkaba dolanıyordu ve tekrar tekrar bu konuda araştırma yapılmış olmasına rağmen hiçbir zaman bu kelimelerin anlamları bilinemedi. Bazı kimseler bu kelimelerin orada yaşamış olan ancak çok çok eski insanların kendi aralarında konuştukları dil olduğunu iddia ettiler, kimi ise çok eski dönemden aynı dili konuşan insanların burada bir gizem yattığını ve bunların birer şifre olduğunu dile getirdiler.
6.
Diğerleri öldü, bu kez Bob Restall ve ailesi kazmaya başladı
Bob Restall ve ailesi günümüze yakın 1959 yılında kazı çalışmasını devir aldı. Sahilden gelen suları durdurmak konusunda kararlı olan Bob ve ailesinin çok kısa süre içerisinde adada 1704 yazan bir kaya parçası bulması daha fazla kafa karışıklığına sebep oldu. Bu yapı 1704 yılında mı yapılmıştı? Eğer o yıllarda yapıldı ise bu insanlar kendileri ile aynı dili konuşan ve çok eski tarihlerde yaşamış olmayan insanlar olmalıydı.
1965´te Restall tüneli kazdığı sırada suların altında kaldı ve oğlu ve 2 işçi onu kurtarmak için tünele girdiler ancak hiçbiri tünelden sağ çıkamadılar ve en trajik olay olarak kayda geçti.
1966 yılında ise Daniel Blankenship tarafından kazı çalışması yapıldı ve 300 yıllık makas, kalp şeklinde kaya ve 2 metre derinde hiç kullanılmamış bir çift ayakkabı bulundu.
Borehole 10-X isimli cihazla 1967 yılında keşif yapıldı ve aşağıda 70 metre derinlikte 3 sandık, 1 insan cesedi, çeşitli aletler gördü. Balık adamların dalması için çalışma başlatıldı ancak Borehole 10-X tekrar aşağı yollandığında tekrar aynı görüntüler elde edilemedi ve çukurun çöktüğü anlaşıldı. Tüm bu olanlar sonrasında o 3 sandığın içerisinde ne olduğu ve o cesedin kime ait olduğu gibi sorular merakla soruldu ve en son geçtiğimiz Ocak ayında bir kılıç bulundu.
İddialara göre Romalılar tarafından yapılan bu yer altın benzeri madenleri barındırdığı gibi Kanadalılardan önce bu adaya Romalıların geldiğini gösteriyordu. Bugün Oak Adası lanetli bir ada olarak görülse de bugünün teknolojileri ile istenmesi durumunda adanın yerle bir edilebilecek olduğu gibi en derinde neler olduğunun bulunabileceği ancak bunun için Kanada yönetiminin uğraşmadığı bilinmektedir.
Kaynak: 1