Dünyayı değiştiren bir icadın nasıl bulunduğunu hiç düşündünüz mü? Çoğunlukla bir icadı, gece gündüz çalışan olağanüstü zeki bir bilim insanı tarafından bir plan ve program çerçevesinde ortaya koyulan bir çalışma olarak hayal ederiz. Bu yazımızda, bu olgunun dışında hayatımıza giren bazı icatlar hakkında bilgi edinelim.
1. Kola
Amerikan İç Savaşı’nda yaralanan kimyager John Pemberton, morfin bağımlısı olup çıkmıştı. 1886’da alternatif olarak koka bitkisi üzerinde araştırmalar yapmaya başladı. Bir süre sonra, çalışmaları sırasında kokulu, karamel rengi bir sıvı elde edip gazlı suyla karıştırmaya ve bardağı beş sentten satmaya koyuldu. Coca-Cola adlı bu meşrubat, dünyanın en değerli dördüncü markasına dönüştü.
2. Mürekkep Püskürtmeli Yazıcı
Bir Canon mühendisi. sıcak ütüsünü kazara dolma kalemin üzerine koyar, birkaç dakika sonra mürekkep kalemin ucundan atılır. Bu ilke, mürekkep püskürtmeli yazıcının icadına önayak oldu.
3. Bakalit
Bakalit, Leo Hendrik Baekeland adlı Belçikalı kimyacı tarafından 1909 yılında tesadüf eseri bulunmuştur. Baekeland aslında lak böceklerinden elde edilen pahalı bir ürün olan gomalak için sentetik bir karışım yapmaya çalışıyordu.
Baekeland, formaldehit ile kömürün atık bir ürünü olan fenolü birleştirdi ve karışımı ısıya maruz bıraktı. Gomalak benzeri bir malzeme yerine, istemeden ısı ve baskı altında erimeyen benzersiz bir polimer yarattı.
Buna bakalit adını verdi ve bu madde çok geçmeden takıdan elektrikli malzemelere kadar her alanda kullanılır oldu.
4. Cips
Bu icat, tarihte öfkenin kişiye getirdiği ilk ve tek fayda olabilir. 1853 yılında, New York’ta bir restoranda, bir müşteri kızarmış patateslerin kalın olduğundan şikayet edip duruyordu. Şef George Crum, bıkmış ve kızmış olacak ki, patatesleri ince dilimler halinde kesti, iyice kızarttı ve bolca tuzladı. Bu sayede atıştırmalık alışkanlığımız da değişmiş oldu.
5. Çikolata Parçacıklı Kurabiye
Toll House Inn’nin sahibi Ruth Wakefield, kurabiye hamurunu mikserle karıştırırken mikserin yaydığı titreşim raftaki çikolataları hamurun içine düşmesine neden olur. Wakefield, hamuru çöpe atmak yerine çikolatayı küçük parçalara ayırarak yeni bir lezzetin mucidi olur.
6. Kalp Pili
Buffalo Üniversitesinde elektrik mühendisliği alanında çalışan John Hopps, hipotermiye çare olacak bir cihaz geliştirmeye çalışıyordu. Deneyleri esnasında, radyo frekansıyla çalışan bu cihaz yardımıyla duran bir kalbi yapay uyarılarla tekrar çalıştırabileceğini anladı. Takip eden iki yılı bu buluşunu minyatürleştirmek ve vücut sıvılarına karşı korumak için harcadı ve sonunda kalp pili hastalar üzerinde kullanılabilir hale geldi.
7. Penisilin
Deney kabına yabancı maddenin karışması aslında bilim insanlarının tercih ettiği bir durum olmasa da günümüzde Alexander Fleming’i bu sayede tanıyoruz. Grip virüsünü araştıran Fleming, tatile giderken kazara petri kaplarından bir tanesini açıkta unuttu. Döndüğünde, içinde stafilokok bakterisi yetiştirdiği petri kabında küfünde ürediğini gördü.
Fleming, daha yakından baktığında küfün etrafındaki halka biçimli bir bölgede bakterinin yetişmediğini gördü. Bu aslında kaba bulaşan Penicillium bakterisinin ürettiği penisilindi. Fleming daha sonraları, küften elde edilen bu maddenin birçok farklı türden bakteriyi öldürebildiğini anladı. Fleming bu hatayı yapmasaydı antibiyotikler belki de hiç keşfedilmeyecekti.
8. Mikrodalga Fırın
Mühendis Percy Spencer, yeni bir vakum tüpüyle ilgili bir araştırma projesi yürütür. Spencer, cebindeki şeker çubuğunun denemeleri sırasında erimeye başladığını fark eder. Daha sonra makineye patlamış mısır koyar ve patlamaya başladığında bu cihazın farklı alanlarda hizmet edebileceğini ortaya koyar.
9. Sakarin (Yapay Tatlandırıcı)
İlk yapay tatlandırıcı olan sakarin, Constantin Fahlberg tarafından icat edildi. Koruyucu maddeler üstünde çalışan Fahlberg, bir yandan da elindeki ekmeği yiyordu. Sonra, eline bulaşmış bir madde yüzünden ekmeğin şekerli geldiğini fark etti. Laboratuvara dönüp adımlarını geriye doğru takip edince bizler de sakarin ile tanışmış olduk.
10. X-Ray
8 Kasım 1895’te Alman fizik profesörü Wilhelm Röntgen, katot ışını tüplerinin etkilerini incelerken tuhaf bir buluşa imza attı. Yaptığı bir deneyde bir tüpün içindeki tüm havayı boşalttı ve içini gazla doldurup elektrik akımı geçirdi.
Üstü siyah kâğıtla kaplanmış olmasına rağmen, birkaç metre ötedeki bir yüzeyin görünmez ışınlarla aydınlatıldığını fark etti ve bilinmezliklerini vurgulamak için bu ışınlara “X” adını verdi.
Röntgen bu bilinmeyen ışınları sistematik olarak incelemeye başladı. İlk keşfinden iki ay sonra, makalesini yayınladı. Daha sonra bu ışınların insan
dokusunu geçtikleri ve kemiklerin görüntülenmesine izin verdikleri anlaşıldı.
Kaynak: 1